KOTOR
Yaklasik bir aylik aradan sonra kaldigim yerden devam ediyorum.. Hele su Balkanlari bir bitirelim de daha yazacak coookkk yer var :) Evet nerde kalmistik? Budva'dan Kotor'a dogru yola ciktik... Kisacik bir yolculuktan sonra Kotor'a variyoruz.. Buralara ucakla gelmek isteyenlere ise kisa bir not: Podgorica havalani her iki sehrin tam ortasinda kaliyor ve her iki sehir de taksiyle cok kazik yemeden gidilecek bir mesafede. Kotor anlatilmaz gösterilir diyerek ilk resmi paylasiyorum. (Farkettim ki ilk resim güzel olunca o yazim daha cok okunuyor, o yüzden elimde cok süper bir kapak resmi olmayinca internetten aliyorum haberiniz olsun :) )Genel Bilgi
Kotor, Karadag'in güzel mi güzel sahil sehirlerinden bir tanesi... Yaklasik 23 bin nüfuslu bu sehre girer girmez cocuklugumda izledigim sövalyeli cizgi filmler aklima geliyor... 2.000 yillik bir sehir düsünün ama 2.000 yillik oldugunu hissettiginiz bir sehir... Ilk gördügümüz yer ortacaga ait kaleyi cevreleyen 4,5 km uzunlugundaki duvar... Duvarin bir kenari su, diger kenari kale.. Tipki prensesin kaldigi, ejderha ile korunan kaleler gibi...
Duvar kenarindaki kalabaligi takip ederseniz 3 adet kale girisinden en islegini otomatikman bulmus olacaksiniz... Kale kapisinda ise Tito'nun su güzel sözü sizi selamlayacak: "Bizim olani vermeyiz, baskasinin olani isemeyiz." Acaba bu sözlerde Barbaros Hayrettin Pasa'ya bir gönderme mi var diye düsünmeden edemiyor insan :) Kendine bir kez daha hayran biraktiriyor Tito...
Sehir ve bu büyüleyici kale Unesco'nun dünya mirasi listesine aliniyor. 1979'da büyük yikima sebep olan depremin hemen ardindan ise Unesco, kaleyi "tehlike altindaki dünya miraslarinin oldugu kirmizi listeye" aliyor (ceviriyi almancadan yaptigim icin listenin adinin tam bu oldugundan emin degilim)... Gel zaman git zaman depremde yikilan yerler orjinali gibi ayaga kaldiriliyor sorun da bitiyor...
Kalenin icinde ise bambaska bir dünya var... Ah bir de insanlarin elbiseleri ortacaga ait olsa kendimi gercekten zaman makinasi ile ortacaga isinlanmis gibi hissedebilirdim...
Ac ayi ne oynar ne gezer diyerek kalenin icinde deniz mahsülleriyle ünlü oldugunu duydugumuz bir restauranta oturuyoruz. Balik carsinin orda Konton veya Kanton isimli bir restaurant (hahaha kendi notlarimi okuyamadim :) )... Hayatimin sonuna kadar deniz mahsülü börtü böcek yiyebilirimmm!!!
Kotor Denilince Akla Gelenler
Karnimiz tok sirtimiz pek sehrin mutlaka görülmesi gereken bir yapitina yürüyoruz... Saint Tryphon, yerel adiyla Stevi Tripun katedrali... Bu kadetedral Adrija Saracenis tarafindan, 809 yilinda sehrin koruyucusu oldugu düsünülen Saint Tryphon'a ithafen yapiliyor... Aziz Tryphon'un kemikleri ise Istanbul'dan ait oldugu yere seneler sonra getiriliyor.
Kotor denilince benim aklima Kaptan-i derya Barbaros Hayretti Pasa geliyor.. Bildigim kadariyla sehri denizden Hayretti Pasa, karadan ise baska bir pasa kusatiyor ve bu sehri vergiye bagliyorlar...
Avrupa'nin en eski eczanelerinden birisi de kale icerisinde yer almaktadir.
Ziyaretcisine Notlar
Nasil Bir Sehir: Bir yani sarp daglar, bir yani adriyatik ve kocaman bir kale ile insani yüzlere yil öncesine götüren sakin, dingin cok guzel bir sehir. Bir haftasonu tatili icin gayet ideal.
Ne Yenir Ne Icilir: Tabi ki de denizden cikan hersey!!! Biz kale icindeki balikci carsisinda bir restauranta oturduk. 2 kisilik karisik deniz mahsülleri tabagi, salata 2 bira bir kola siparis ettik toplam 65 Euro ödedik. Istanbul'da yasayanlarin standartlarina göre cok ucuz degil ama cok pahali da degil bence.
Para Mara: Karadag AB üyesi olmamasina ragmen ülkenin para birimi Euro 'dur. Karadag diger Balkan ülkelerine kiyasla; Kotor ise ülkenin diger sehirlerine kiyasla daha turistik olmasi sebebiyle daha pahali ancak daha önce de bahsettigim üzere Istanbul kivaminda bir pahaliligi var diyebiliriz.