TIRAN
Seyahatimizin ücüncü gününde, sabahin erken saatlerinde Arnavutluk'a dogru yola koyuluyoruz... Ohri gölünü cevreleyen yoldan dolana dolana giderken Enver Hoca döneminde yapilan ve ülkeden kacmak isteyenleri pat diye vurduklari kücük askeri signaklari görüyoruz... Enver Hoca dönemini uzun uzun anlatacagiz panige gerk yok :) Arnavutluk yollarinda nasil bir yer ile karsilasacagimi düsünüyorum.. Baskenti muhtemelen cok güzel, "gelismis" bir sehir olmali...Eee malum simdiye kadar gördügüm Balkan sehirleri standartlarimi epey yükseltti :) Bakalim görelim, gezelim bilelim :) Ilk resim calinti kalanlar benden!
Genel Bilgi
Tiran'a geldigimizde moda deyimle "hayaller Paris gercekler Tiran" durumunu yasiyoruz :) Kisacasi sasirtici derecede geri kalmis bir sehir.. Konuya Arnavutluk ile ilgili genel bilgiler vererek baslayalim hemen. Arnavutluk ilginc bir ülke, tarih meraklilari icin de sanki bir deney odasi... Kendi milletini en cok baska ülkelere kaptiran ülke.. Diger bir degisle Arnavutlar dünyanin dört bir yanina dagilmis durumda, söylenenlere göre koca Arnavutluk'ta yasayan Arnavuttan daha cok Arnavut diger ülkelerde yasamakta. Tekerlemeye gel :) Bu durum bayraklarina da yansiyor... Büyük Arnavutluk idealinin simgesi olarak kartalin bir basi doguya diger basi ise batiya dönük. Kartallardaki 25 adet tüy ise ülkenin kurucularindan Iskender Beyin iktidarda kaldigi dönemi simgeliyor... Arnavutlar kendilerine Siptar (Shqiptar) diyorlar biz ise Arnavut...Anlatilanlara göre Arnavut kelimesinin tarihi Osmanli dönemine rasgeliyor.. Arnavutlar Osmanli döneminde bürokrasi kadrolarinda önemli yerlere gelmisler...Bu beyler namuslu ve güvenilir olarak bilinirlermis..Bunun da etkisiyle Ar (namus) ve Navut (sirtini dönmeyen) kelimelerinin biraraya gelmesiyle "Arnavut" türetilmis. (Bu noktada rehberimizin yalancisiyim dogrugunu teyit edecek kaynaklari arastiramadim :()
Tiran ise hepimizin bildigi üzere Arnavutluk'un baskenti ve yaklasik 800 bin nüfusu ile en büyük kenti.
Tiran Denilince Akla Gelenler
Tiran'a öglenin ortasinda günes taa en tepedeyken variyoruz... Ac ayi oynamaz diyerek sehrin göbeginde Euro gecen tek restauranta gidip makarna, pizza yiyor, serinlemek icin de Gässer isimli yerel birayi iciyoruz... Sonra basliyoruz sehri turlamaya... Ilk duragimiz sehrin ortasindaki Iskender Bey heykeli. Tiran deyince ilk aklimiza gelen isim Iskender Bey (Gjergje Kastrioti) , Arnavutlarin ulusal kahramani. 1400'lü yillarda babasi Yuvan tarafindan Osmanli'ya devsirme rehin olarak verilen Gjergje, sarayda II Murat'in emrine verilir. Zamanla Müslüman olan ve Iskender adini alan bu zat, Fatih Sultan Mehmet'in en yakin okul arkadaslarindan birisi olur... Ancak bizzat Fatih'in Arnavutluk'a görev icin gönderdigi Iskender Bey yasadiklarinin kininden olsa gerek Arnavutluk'ta Osmanli'ya isyan bayragini ceker ve bagimsizligini ilan eder... Hatta kecilere gece vakti mesale takip kalabalik ordu görünümü yaratarak savasi kazandigi söylenir. 1443 yilindan 1468'de ölümüne kadar Arnavutluk'a Osmanli'nin cöreklenmesini engeller..
Arnavutluk denilince akla gelen bir diger isim de Enver Hoca... Kendisi 1908 yilinda, o zaman Osmanli topraklari sinirlarinda olan Arnavutluk'un bir sehrinde Bektasi bir ailenin oglu olarak dünyaya gelir. Fransa'da aldigi egitim sirasinda komunizm ile tanisir... II. Dünya savasi basladigi sirada memleketine döner... O sirada Arnavutluk Italya tarafindan isgal edilmistir... Bir süre kendi tütüncü dükkaninda fikirleri cercevesinde halki örgürler... 1941 de Emek Partisi kurulur... Enver Hoca 1946 yilinda Arnavutluk Halk Cumhuriyetinin baskanligina getirilir... Gel zaman git zaman, ona revizyonist buna revizyonusit herkesle arayi bozar.. Ne Tito'yu ne Mao'yu ne Stalin'i begenir... 1940 larin ikinci yarisindan sonra , Kuzey Kore ziyaretini mütaakip ülkenin kapilarini dis dünyaya kapatir... Hatta söylenenlere göre ülkenin tek radyo kanalinda sanki Brezilya ile Arnavutluk takimlari Dünya kupasi maci yapiyormus gibi yayin yaptirir, maci Brezilya takimi 1-0 yenereken mac sonunda Arnavutlarin ataga gecmesiyle 3-1 bitirir... Halkta bu macin ciddi ciddi oldugunu ve kendilerinin yendiklerini sanir... Arnavutluk Enver Hoca döneminde resmi din olarak ateizmi secer... Bu dönemde tüm kiliseler ve camiler, dogal olarak bugünün tarihi eserleri yikilir... Günümüze kadar sadece Ethem Bey cami ayakta kalmistir... Enver Hoca 1946'dan 1985'e, yani ölümüne kadar iktidarda kalir... Bu sürecte ülke amiyane tabirle tüm dünyadan bir haber yasar gider...Bu kapali dönemin tüm etkilerini Arnavutluk'un irili ufakli sehirlerinde iliklerinize kadar hissetmek mümkün... Enver Pasanin ölümüyle liberalizm saldirir ülkeye... Hep ayni hikaye degil mi... Sosyalizm kaka liberalizm harika (!) Liberalizmin göze carpan temsilcisi de mercedes arabalari bence :) Ne bileyim daha tam da hayallerde ki kadar liboslasamamis zenginlesememis bu ülke de Mercedes sayisi oldukca fazla.. Okudugun bir kitapta sebebini söyle anlatiyordu: Arnavut mafyasi, Italyan mafyasi ile kardes kardes calisiyor..3-5 binin varsa gidiyorsun Arnavut mafyasina bir mercedes diyorsun onlar da hay hay diyor, Italya'daki mafya dostlara bir telefon... Onlar da caliyorlar bir mercedesi hooppp gönder Tiran'a...
Tiran Bektasiligin Balkanlar'daki merkezi.. Atatürk'ün tekke ve zaviyelerin kapatilmasi kanununu takiben Bektasi dedelerinin bir kismi buraya gelip yerlesiyor. Genis genis yollari kominizm / sosyalizm tarihi olan tüm sehirlerdeki ile ayni...Asagidaki resim de Enver Hoca'nin öldükten sonra gömülmesi icin yaptirdigi piramit.. Ancak hicbir zaman buraya gömülmemis...
Biliyorum bu sefer cok yazi oldu ama anlatmadan gecemeyecegim bir hikaye daha var hem bu sefer ki komik :) Tiran da sehrin ortasinda büyük bir apartman var... Enver Hoca döneminde apartman ahalisi evi boyatmak ister.. Bir araya gelirler ne yapsak ne etsek... Önce herkes farkli bir renk önerir sonra oylama yaparlar cogunlugun istedigi mavi renge boyanmasina karar verilir... Ancak ne zaman boyanacak... Yine ortak akilla su karari verirler: Herkes ne zaman bütcesi uygun olursa o zaman boyasin... Bu karari uygularlar ancak asagidaki resimde de görülecegi üzere herkes kendisi, bütcesine göre farkli zamanlarda aldigi, mavinin farkli tonlari ile boyar ve ortaya böyle komik bir manzara cikar :)
Ziyaretcisine Notlar
Nasil Bir Sehir: Kominizm ve sosyalizmi deneyimlemis ülkeleri merak edenler mutlaka ugramali ancaaaakkkk laylaylom gezelim diyenler, yiyelim icelim diyenler, iki tarihi eser görelim diyenler hiiiiiccccc gelmesin :)
Ne Yenir Ne Icilir: Koca sehirde yemek yenecek cok az yer var hele de Euro harcamakta israrci iseniz meydanin ortasindaki Tayland restauranta gideceksiniz pasalar gibi makarna, pizza yiyeceksiniz, Arnavutluk birasi Gässer'den iceceksiniz. Ha bir de tatli sevenlere duyurulur: Trilice tatlisi bu memlekete özgü bir tattir denenmelidir. Arnavut cigerinin ise ne oldugunu bile bilmiyorlar! Biz 2 pizza, 1 makarna, 2 corba, 1 kola, 2 bira, 1 de Triliceye toplam 22 Euro ödedik.
Para Mara: Lek para birimi kullanilmakta. Euro Lek paritesi bu satirlar yazildigi sirada 1/135 kivamindaydi. Para harciyacak pek bir yer yok.. Hatta hediyelik esyaya isteseniz dahi para harcayamazsiniz cünkü buzdolabi miknatisi disinda hicbirsey yok :) 5 Euro'ya da cok güzel yemek yer icersiniz..
Nereleri Görmek Lazim: Iskender Bey Heykeli, Ethem Bey Cami, Saat Kulesi, Parlemento, Ulusal Müze, Opera ve Bale Binasi, Basbakanlik Binasi.
05.07.2016
Ezgi Karaca
Lets continue to make memories...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder